24 Ekim 2009 Cumartesi

Koca bir tarih, magrur bir bagimsizlik seruveni ve inanilmaz bir yoksulluk


Dortbucuk yilin ardindan, tekrar Etyopya’nin baskentinde, Addis Ababa’dayim.


Neredeyse degisen hicbirsey yok, hicbirsey. Ustelik yine gelip Ghion isimli, yesillikler icindeki ayni otele yerlestim. Oldukca eski bir otel, ayni paraya yeni ve daha guzel oteller oneriyor herkes ama bir sekilde seviyorum ben bu kohne oteli.. Hem sehrin en buyuk meydaninin hemen yaninda. Adamim Bob Marley icin her yil insanlarin toplandigi hatta yanilmiyorsam ot tutturmenin bile o gun icin serbest birakildigi meshur “Devrim Meydani”…Reggea’nin anavatanini Jamaika, kahveninkini Kolombiya sananlara biraz daha “okuma” onerivereyim hemen burada…


Hicbirsey degismemis diyordum. Otelden cikar cikmaz, arkadasca yanasan, yol boyu pesinden ayrilmayan, yardim havasina burunen, sonunda da para isteyen o cocuk bile degismemis neredeyse.. Sadece bu seferki beni inceden tehdit etmeye calisti, yanlis adama cattigini farkedince de “Allahindan bul, stinky dog!” diyerek uzaklasti.


Yurudum…


Yurudukce daha cok dusundum. Fakirligi, bir kez daha en aci, en ciplak gercekligiyle gordum. Pekcok yerde elim fotograf makinesine gitmedi, gidemedi. Yine cok utandim insanligimdan. Sadece ilk bakista anlayamadigim bir manzaranin ne oldugunu farkedince, cok uzaktan geri dondum. Utanarak, gizli sakli bastim kucuk makinamin deklansorune, bel hizamda saklayarak…


Beynime yerlesmesinden korkarak, kacamak sekilde fotograf makinesine hapsetmeye calistigim goruntu, kucuk bir isporta tezgahina aitti. Kucuk, on-onbes metrelik rulolar haline getirilmis, ilk anda anlayamadigim, bilincimin ihtimal vermesi bu kadar geciken bu malzemeler, kumas ya da kurdela falan degildi.


Tuvalet kagidiydi onlar!


Evet, tuvalet kagidi. Ana amaci “boku kucaklamak” olan tuvalet kagidinin, bu sekilde parcalara ayrilarak iki gariban insana ve muhtemelen, onlarin ekmek bekleyen cocuklarina umut olacagini nasil dusunebilirdim ki?

Bunu dusunemedim tabi. Ama farkettikten sonra cok dusundum, dusunmekten alamadim kendimi…


Ya, “tuvalet kagidini bile”, boylesi sartlarda tutam tutam almak zorunda kalanlar? Inanilir gibi degildi benim icin. Belki de atmosferin kendisi etkide cok fark yaratiyordu, bilemiyorum. Afrika’nin pekcok yerinde, pekcok yoksulluk manzarasi gordum. Sokak pazarlari ve saticilarinda, bizi cok sasirtacak satis sekilleri ve ortamlarina tanik oldum. Hep daha da ucuzlatmak icin, naylon posetlerin icine paketlenmis, bir icimlik sular, 20-30-40 gr’lik deterjanlar, 100 cc’lik aycicek yaglari, 70 gr’lik salca konserveleri...


Bir seferinde, ucakta elime gecen bir dergide ”dunya ekonomisinin %70’inin, gunluk geliri 1 dolarin altinda olan insanlarca yaratildigini” okumustum.


Insanoglunun kendisi icin olusturdugu dunya duzeni hic adil degil. Bugun Somali’de yasasam, korsan olmak icin hic tereddut etmezdim herhalde...

Hiç yorum yok: